HESABI KİM ÖDEYECEK?
Faik ÇETİNER
FENERBAHÇE kendi için son derece önemli bir 90 dakikaya “Alex krizi” yaratarak çıktı. Bu takım geçen sezon öyle ya da böyle kendi liginde başarılı olmuştu. Fenerbahçe’nin kendi liginde başarıyı yakalamak istemesinin en büyük sebebi de Şampiyonlar Ligi’ne ulaşmaktı.
Siz eğer Şampiyonlar Ligi’ni hedefliyorsanız, o ligi yakalayacak bir takım kurmalısınız. Çok iyi bir kaleciniz, iki kanadı iyi kullanan bekleriniz, orta alanda adam eksilten, takımı hücum bölgesine taşıyan ayaklarınız olmalı. Forvet hattınız etkili ve rakip defansı rahatsız edici oyunculardan kurulmalı. Şimdi düşünün Fenerbahçe böyle bir takım mı? Transferleri yeterli mi? Emre Belözoğlu gitmiş, yerine oyuncu alınmamış. Ziegler’in yerinde Hasan Ali var. Alex moralsiz ve kulübede. Volkan Demirel sakat, yerine Mert Günok oynuyor. Takım; Gökhan Gönül, Kuyt ve Krasic’e güveniyor.
Rakip Spartak Moskova öyle ahım şahım bir takım değil. Ilk maçta elde edilen skor rövanş için çok avantajlı. Moskova’daki boş tribünler yerine Kadıköy kapalı gişe. 12’nci adam görevini fazlasıyla yerine getiriyor. Ama gel gör ki oyun başlıyor, daha Fenerbahçe ısınamadan golü yiyor. Yenilen gol amatörce: Ardından Krasic sakatlanıyor, mecburiyetten Stoch oyuna giriyor. Fenerbahçe’nin maça ağırlığını koyacak ne oyun planı ne de gücü var. Mehmet Topal-Selçuk Şahin yan yana sırıtıyor. Ofansif oyuna katkı sağlayamıyor. Fenerbahçe böylece sahada etkisiz kalıyor. Maçın ikinci bölümünde sahaya çok farklı bir takım geliyor. Kaybedecek bir şeyi olmadığını fark eden Fenerbahçe, oyunu rakip alana yığıp her hattıyla yükleniyor. Aykut Kocaman belki de muhtemel bir protestoyu önlemek için tribünlerin de merak ve istekle beklediği değişikliği yapıyor. Selçuk çıkyor Alex oyuna giriyor. Kaptanın oyuna girmesiyle hem tribünler ümitleniyor hem de oyun daha hareketli bir hale geliyor. Mehmet Topal ve Mehmet Topuz’un direkten dönen şanssız toplarından sonra Sow’un golü herkesi umutlandırıyor. Ardından rakip 10 kişi kalıyor. Aykut Kocaman son hamle olarak, gecikmiş de olsa, Cristian Baroni’yi oyuna sokuyor. Sonrasında tek kale bir maç ve kaçan akıl almaz pozisyonlar seyrediyoruz. Sonuçta direkleri geçemeyen, şansını yenemeyen Fenerbahçe, Şampiyonlar Ligi’nin kapısından dönüyor. Hiçbir özelliği ve yıldızı olmayan Spartak Moskova’nın Fenerbahçe’yi elemesi işin en acı yanı. Bu maçtan sonra Fenerbahçe’ye ağır bir fatura çıkacak. Bakalım bu hesabı da kim ödeyecek? Şampiyonlar Ligi’ne giremeyen Fenerbahçe’nin taraftarını bizim ligimiz keser mi? Kadıköy’de bundan sonra coşku, yerini suskunluk ve tenhalığa bırakırsa kimse şaşırmasın.
DÜNYANIN EN PAHALI TEKNİK DİREKTÖRÜ!
Serdar Ali ÇELİKLER
Kulüpler hesap yaparlar. Bir hocaya, birkaç futbolcuya ne kadar para ayrılacağını bilançoya koyarlar. Bunlar gider tarafında yer alır. Oyunculara verilecek bonservis; oyuncu maaşları ve yıllık genel giderler hesaplanır. Karşılarına da gelirler konur. Bu kısma da tribün gelirleri; maç günü reklam gelirleri; maç
günü franchising gelirleri ve en önemli turnuva gelirleri eklenir.
Denir ki “Biz falanca hocayı, falanca futbolcuyu, falanca kaleciyi şu şu paralara aldık ama Şampiyonlar Ligi'ne girip bu paranın üstünü alacağız.” Sonra da kendilerine bağlı oluşturdukları Divan Kurulu üyeleri tarafından ibra edilirler.
***
Aykut Kocaman Fenerbahçe tarihine gelmiş en pahalı teknik direktördür. FIFA marifetiyle 4.5 milyon Euro tazminat alan Aragones de dahil. Bugüne kadar “Camianın evladı”; “Efsane”; “Bizim çocuğumuz” diye tabir edilen Kocaman-Aziz Yıldırım ikilisi kulübe görülmemiş maliyet hediye ettiler.
Mesele Alex-Malex de değil. Bu hoca ve betondan anlayıp futboldan anlamayan başkanı Alex varken de yokken de takım kurmayı başaramadılar. Avrupa'yı hiçbir zaman istemediler. Hiçbir zaman vizyonu Avrupa'ya çevirmediler. İlk sezon Daum'un rahatça eleyeceği Young Boys'a ve PAOK'a elenip Avrupa defterini kapattılar. Şampiyonlar Ligi'ne direkt katılan şampiyon Bursaspor'a 10 milyon Euro hediye ettiler. En az 30 milyon Euro'dan da oldular. Kısır tartışmalarla ligin ilk yarısını da liderden 9 puan geride bitirdiler. Ligin 2. yarısında nasıl şampiyon oldukları da mahkemelik.
***
Kocaman'ın 2. Sezonunda Şampiyonlar Ligi'ne gidemediler. Trabzonspor'a bir 10 milyon Euro kazandırdılar. Kendilerinin CAS'a açtıkları dava bedeli 45 milyon Euro'ydu. O “Namus Davası”ndan da vazgeçtiler. Ligde yine kısır tartışmalarla bu kez Emre'den oldular.
***
Geldik bu seneye. Her şeyin normalleşeceği sezonda durup dururken Alex krizini raftan yine indirdiler. Başkan 40 bin kadına fırça attı. Ama dün erkeklere sesini çıkaramadı. Ve dün yine en az 40 milyon Euro'dan oldular. Bu kez ekstra 10 milyon Euro'yu Galatasaray'a verdiler. Belki de Kaka'nın parasını Aziz Yıldırım vermiş oldu.
***
Haydi 3 Temmuz sürecini içeren geçen sezonu çıkaralım. Kocaman'ın 2 sezonunda bu kulübe kendi ücreti hariç; transferler hariç en az 70 Euro maliyeti olduğunu kim ne zaman görecek? Oysa betonu çok bilen futbolu da bildiğini sanıp Eskişehir soyunma odasında Bülent Uygun'a taktik veren Aziz Yıldırım; 3 sezon önce sözgelimi Jose Mourinho'yu alsa toplam maliyeti maksimum 30 milyon Euro olurdu. Şimdi bu maçın nesini konuşursak konuşalım bir yere varamayacağız. Sadece Vaslui'yi; o da rakibin penaltı kaçırdığı bir maçta yenebilen bir teknik adam Fenerbahçe'nin Avrupa hedeflerine uygun olamaz. Ancak Aziz Yıldırım'ı Metris döneminde yalnız bırakmadığı için Yıldırım ailesinin 4. ferdi olur.
***
Bir gün önce “Hazır değil” dediği oyuncuyu sıkışınca sahaya sürmesinden; ya da 7 milyon Euro'luk Krasiç ile 10 milyon Euro'luk Sow'un şimdiki artan maliyetini hiç söylemiyorum bile. Fenerbahçe bir karar vermeli. Dünyanın en maliyetli teknik adamı ile futboldan hiç anlamayan; teknik adam değil 'adamını' arayan; Avrupa'yı hiç düşünmeyen; muhtemelen bu hafta içinde yine inşaat açıklayacak bir başkanla nereye kadar girebilir?
Soru budur. Yoksa Alex mi oynamalıydı; Cristian mı; Selçuk mu meselesi sonraki meselelerdir.
SON 30'DA ÇOK ŞEY OLABİLİR
Önder ÖZEN
F.Bahçe kaleye gidemediği bir 45 dakika oynadı. Üstelik erken bir golle geriye düştü. Neydi problem?
Gerçekten de ilk yarıda organize olmayan bir F.Bahçe izledik. Ari’nin attığı golde savunma organize yakalandı. McGeady kanatta topla buluştuğu anda Ari kaleye 35-40 metre mesafedeydi. Stoperler Egemen ve Yobo ise 10 metre daha avantajlıydı. Fenerbahçe savunması hem McGeady’nin orta yapmasına hem Ari’nin gol bölgesine erken varmasına hem de gol vuruşuna engel olamadı. O sadece uygulama sorunu değildir. Organize olmayan savunma görüntüsüdür. Hücumda da benzer bir görüntü vardı. Takım belki topa sahip oldu ama etkin pas yapamadı. Spartak Moskova takımı her yere önlem almış... Gökhan Gönül’ün karşısına 2 bek birden koymuş Unai Emery. Makeev ve ilk maçta sol bek oynayan Kombarov sol kanatta önlü arkalı Gökhan Gönül’ün karşısındaydı. Böyle olunca ilk yarıda Gökhan’ın etkili çıkışlarını göremedik. Rus takımı orta alanda da kendi oyun karakterine ters olmasına rağmen Fenerbahçe orta sahasına yakın oynadı. Böylece rakibin önde oynamasını engelledi. Özellikle ilk yarıda saha boşaltırken kaptırılan toplarda da tehlikeler yaşandı. Sonuçta kaleye gidemeyen bir Fenerbahçe izledik. Öyle ki Fenerbahçe’nin kaleyi bulan ilk şutu 47. dakikada geldi. Tabii burada Krasic’in sakatlanıp çıkmasını da şanssızlık hanesine yazalım.
Peki ikinci yarıda Alex girmesine, gol de gelmesine rağmen neden F.Bahçe tur atlayamadı?
Fenerbahçe ikinci yarıda bütün kozlarını kullandı. Aykut Hoca bir miligram bile kompleksi olmadığını, bir miligram bile kendisini düşünmediğini Alex’i oyuna alarak gösterdi. İhtiyacı olduğunda oyuncuyu kullanması, hem Alex’e hem camiaya hem de kamuoyuna bir mesajdır. Saygı duymalıyız. Oyuna gelecek olursak... F.Bahçe ikinci yarıda ciddi pozisyonlar yakaladı ama çok gömülmüş Spartak Moskova savunmasını zaman zaman aşsa da kaleci Dikan’ı ikinci kez aşamadı. Final vuruşlarında hem kaleci başarılıydı hem de şanssızlık vardı. Özellikle son yarım saatte rakip üzerinde kurulan baskıya ve yakalanan gol pozisyonlarına baktığınızda beraberlik çok üzücü. Fenerbahçe tur olmasa bile kazanmayı hak etmişti.
Kaynak:Habertürk
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder