İşte Yıldırım'ın okuduğu, Uluç'un 1976'da yazdığı "Hakemler ve şikeler kümede kaldı" başlıklı yazısı:
"Geçen hafta İzmir'de olup da, Göztepe-Galatasaray maçını izleyen Galatasaraylıların tümü, Galatasaraylılıklarından utandılar. Gözleri önünde oynanan oyunu (Ama futbol değil oyundan kastımız) bütün çıplaklığı ile anladıkları için… Göztepelilerin tümü değilse de, yürekten Göztepeli bir kısmı, Göztepeliliklerinden utandılar. Böyle kümede kalmaktansa, düşmeyi yeğledikleri için…
Geçen hafta sonu ben de İzmir'deydim. Bir ay önce, kulüplerin taa içinden haber alması gayet kuvvetli dostlarımın bana açıkladıkları çirkin bir iddianın son ayağını yakalayabilmek için. Şöyle demişlerdi: Göztepe ve Giresun, kendilerine deplasmana gelecek Trabzon'a birer puan bırakacaklar. Bu birer puana karşılık Galatasaray'dan ikişer puan alacaklar. Galatasaray’a ligde verilen puanların bedelini Trabzon ödeyecek. Yani Trabzon, Galatasaray sayesinde ulaşacağı lig şampiyonluğuna karşılık kupayı Galatasaray'a bırakacak.
Trabzon ligi, Galatasaray kupayı almıştı. Giresun kümede kalmıştı. Şimdi geriye iddia edilen dörtlü anlaşmanın bir ayağı kalmıştı. Göztepe'nin Galatasaray'ı yenerek kümede kalması.
Saat beşe on kala tribündeydim. Galatasaray sahada ısınma hareketleri yapıyordu. Her zamanki parçalı formasını çıkarmış, düz beyaz forma giymişti. Yanımda İzmirli arkadaşım Çetin Esen Kaftan vardı. "Boşuna bekleme. Bu maç 17.00'de değil, 17.10'da başlayacak. Göztepe beyaz formayla çıkacak. Hakem onları formlarını değiştirmeleri için içeri yollayacak ve böylece usulüne uygun bir gecikme sağlanacak" dedi.
Esen Kaftan'ın dedikleri aynen çıktı. Maç 17.10'da başladı. Stat hoparlörleri, bu sırada gümbür gümbür Zonguldak–Adana Demirspor maçını veriyordu.
10 dakikadan ne fayda var, diye düşündüm önce. Puan cetveline şöyle bir baktım. Balıkesir, Adana’da, Adanaspor’u yenerse, Ankaragücü ile birlikte küme düşecek takım ya Göztepe olacaktı ya Zonguldak… İkisi de kendi sahasında oynuyordu. İkisi de kazanırsa, küme düşecek takımı averaj belirleyecekti. Öyle olunca maçı geç bitiren takım, rakibini geçecek avantajı sağlama şansına sahip olacaktı.
Göztepe, ilk yarım saatte iki gol atıp, skoru 2-0 yapınca durdu. Adana, Balıkesir’e goller sıralayınca da averaja ihtiyacı kalmadı. Ya kalsaydı? Son 10 dakika içinde Galatasaray kaç gol daha yiyecekti kim bilir?
"Maç başladı, bir de baktık ki, Galatasaray’ın rakip sahaya geçmek gibi bir sıkıntısı yok. Futboldan önce atletizm yapan 100 metreci Şevki (Şenlen), önüne atılan toplata yetişmemek için yavaşlatılmış film gibi koşuyor.
Peki ama ya Fatih (Terim)? O niye devamlı kendi defans çizgisinin beş metre gerisinde durup Göztepe forvetlerinin ofsayta düşmesini önleme çabası içinde… Belki de kademeli liberolukta bu yeni bir taktik! İşte ikinci gol... Sabahattin, Galatasaray defans hattından üç metre ileride bomboş. Ofsayt değil ama. Zira Fatih, taa sahanın öteki ucunda gene beş metre geride. Allah Allah…
… İşte o zaman İzmir seyircisi, "Artık bu kadarı olmaz" dedi ve kararını verdi. Oyunun sonuna kadar Göztepe lehine tek tezahürat duymadık. Tribünler "Cim Bom Bom" diye inledi durdu. Maç bittiği zaman alkışlanan yine Cim Bom Bom’du. Zaten ikinci devrenin yarısına doğru seyirci sahayı boşaltmaya başlamıştı. Ortada futbol olmadığını anlamayan kalmamıştı ki!
Ama elimizi vicdanımıza koyup düşündük ve kümede Balıkesir’in mi, yoksa Siyah-Beyaz formalı hakemlerin mi kaldığına pek karar veremedik. 17’si kendi sahasında olmak üzere, oynadığı 30 maçın sadece 5’ini kazanan Beşiktaş’ın kümede kalmak hakkı var mıydı"
Kaynak:Habertürk
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder