Çok uzun bir aradan sonra Haluk Ulusoy’u aradım. Epeydir “Haluk Ulusoy olsa bu krizi 15 güne çözerdi” diyorum. Hemen her platformda dillendirdiğim bu teori kulağına gitmiş. Telefon görüşmemizde de bu konudan bahsettik. “Çözerdim tabii” diye başladı söze. Sonra da “Futbol dramatik bir haldeyken komediye çevirdiler. Kemal Sunal yaşasaydı ‘Ben bile bu kadar büyük komedi yapamam’ deyip kendine kahrederdi” cümlesini kurdu.
Haluk Ulusoy, “Çözüm formülü bende. Sana söylemem. Ama beni arayıp tecrübelerimden yararlanmak isteselerdi arayanlara söylerdim” deyip başladı anlatmaya: Ben artık aday olmam. Ama Türk futbolu derse ki “gel”; o zaman Haluk Ulusoy elini taşın altına değil; gövdesini kayanın altına sokup bu işi çözer. Şunu herkes bilsin; bu iş buradan bile çözülür. Mehmet Ali Bey 7 ayda yıprandığını söylüyor. İyi de orası ağlama duvarı değil. Ben 16 yıl yaptım hiç ağlamadım. Siz eğer UEFA’yı göreve çağırmasaydınız ve UEFA kendi kendine benim şampiyonumu Şampiyonlar Ligi’nden ihraç etmiş olsaydı ben o UEFA’nın kapısına dayanırdım. “Siz ne yapıyorsunuz” diye duvarları yumruklarım.
Bunlar gidip UEFA’yı kendileri çağırdılar şimdi de işin içinden çıkamıyorlar. Yapmadık mı. İşte sen de bir iki yerde söyledin. Bırak UEFA’yı; FIFA bize ne cezalar verdi. Kapısında yattık. Blatter’in göğsüne yaslandık “Grandfather” dedik. Çözmedik mi? ‘İhraç’tan ‘6 maç seyircisiz’e oradan da ‘3 maç seyircisiz’ cezasına indirmedik mi? Ben olsam daha ilk günden UEFA’yı arar; “Benim ülkemde böyle bir durum var. Ben 15-20 gün içinde disiplin cezasını uygulayacağım. Sen ondan sonra karar verirsin. Şampiyonumu alıp almamaya benim kararımdan sonra ancak karar verebilirsin” derdim.
Her şeyin başı karar almaktır. Doğru-yanlış-eksiktamam bir karar alacaksınız ve arkasında duracaksınız. “Elimizde bomba bulduk” diyorlar. Bomba imha ekibini iyi kurmazsan bomba da elinde patlar. Kılavuzlarını da ekibini de hukukçularını da iyi seçmelisin. Başkanla epeyce konuştuk. Bazı bölümlerini yazamıyorum. Ama “Haluk Ulusoy olsa bu işi çözerdi” tezimin doğru olduğunu bir kez daha gördüm.
Aydınlar, değişen konjonktüre hakim olamıyor!
Fatih Altaylı ile Teke Tek programında Nihat Özdemir bağlanıp kendisini eleştirince “İnanamıyorum” dedi. Yüzü bembeyaz olmuştu. Defalarca “Hakikaten inanamıyorum, söyleyecek söz bulamıyorum” demişti... Ankara’daki Kulüpler Birliği toplantısında kulüplere “Her şeyin suçlusu olarak bizi gösteriyorsunuz. Bizim yüzümüze ‘aman abi’ deyip taraftarınıza hedef göstermekten kaçınmıyorsunuz” deyip istifa etti. Kulüpler onu bu kararından vazgeçirdi... Dün de kürsüye çıkıp “Sayın Ali Koç; yapmayın yukarıda Allah var” derken içinde kopan fırtınalar ile benzer cümleler kuruyordu içinden: “Bana başka söylüyorsunuz, mikrofonlara başka...”
Mehmet Ali Aydınlar, bu süreçte hep kulüplerin ihanetine uğradığını düşünüyor. Tam 15 kulüpten imzalı “TFF’nin yapacağı tüm değişikliklere onay veriyoruz” dilekçesi çekmecesinde duruyor. Her seferinde “Bana böyle dediniz ama şimdi tam tersini söylüyorsunuz” moduna giriyor. Kendisini göreve layık gören ve istifa ettirmeyen Başbakan Erdoğan’a da defalarca mahcup oldu.
Bu son genel kurul başarısızlığı onun açısından tam bir fiyaskodur. Çünkü Başbakan da dahil her kurum ve kişiye “Yol planımız belli. Konuşuldu anlaşıldı. UEFA dahi haberdar” dedi. Ama Genel Kurul’da yine güvendiği dağlara kar yağdı. Ve yine atama ile gelen bir başkan olduğundan istifa edemedi. Çünkü gene bir konjonktür hesaplama hatası yaptı. Genel kurula 2 gün kala kulislerde “Yeni Başkan Mehmet Atalay olacak. F.Bahçe’nin puanı dahi silinmeyecek. Bunu da Trabzonlu bir başkan yapacak. UEFA ayağını ise Platini’nin Türkiye’deki en sıkı dostu olan Haluk Ulusoy ayarlayacak” dedikodusu kulaktan kulağa yayıldı.
Nihat Özdemir’in kendi divan kurulundaki çıkışı da Aziz Yıldırım’ın mektubu da bu dedikoduyu besledi. Atalay da Ulusoy da Aydınlar’ın en azından bu süreci bitireceğini biliyorlar. Ama Genel Kurul’da dedikodulara uygun bir süreç yaşandı ve F.Bahçe’nin dediği oldu. Puan silme operasyonu auta çıktı. İşte daha Genel Kurul başında yüzde 55-45 olan Aydınlar lehine durum saatler ilerledikçe “Beyefendi (Başbakan) bunun üstünü çizdi. Puan silme olmayacak. Yeni başkan aranıyor” kulisi dengeyi tersine çevirdi. Dolayısıyla M. Ali Aydınlar bir kez daha öngördüğü projesinde başarısız oldu. İstifa edemediği gibi fevri bir karar alması da “Tatile çık gel, sonra bakarsın” talimatı ile engellendi. Aydınlar bir kez daha futbol dünyasının değişkenliğine yenildi.
Bir kez kandırılan adama ayıp edilmiştir. Ama hep kandırılan adam konumuna düşmeyi kendine yedirmemeli. Artık inisiyatif dağıtmaktan vazgeçip kendisine bu görevi tevdi edenler dışında kimseyle bir şey paylaşmayıp kendi bildiğini yapmalıdır. Kendi karizmasını da ancak böyle kurtarır.
Kaynak:Habertürk
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder