1 Ağustos 2010 Pazar

Huzurlarınızda Markus Merk!

Nasıl bu kadar genç ve dinç kaldınız? Kesinlikle ilk sorum bu, başarıları falan değil. “Yedi gün üst üste evde oturma, arada tırman, dal, hep farklı insanlarla farklı şeyler yap, sen de 20’sinde gösterirsin” diye cevap veriyor. Öyle mi Markus Merk; “1992’de Polonyalı Ogün’ün kafasına şut çekerken ve sekiz dakika duran maç giderken dalıyordun herhalde” demek istiyorum. Yok canım, der miyim... Hem Beşiktaş’ın Liverpool’dan dokuzuncu golü yememesi de onun kıyağı (Kesin Çarşı’dan dayak yiyeceğim). Olan olmuş, o artık misafir. Lig TV’de pazartesi geceleri yayınlanan Maraton’da Şansal Büyüka’nın partneri. Okuyacağınız da Türkiye’de verdiği ilk röportaj...

* Üç kez yılın hakemi seçildiniz, dünyanın en iyilerindensiniz. Hakemliği bırakma sebebiniz sadece yaş haddi mi?

Bıraktığımda 46’dıydım. Bir yıl daha devam edebilirdim ama Bundesliga’da her duyguyu öyle yoğun yaşadım ki, artık başka alanlara yönelmek istedim.

* Neden Alman kaleci Oliver Kahn’ın jübilesinde bıraktınız mesleği?

Onunla futbola birlikte başladık ve 20 yıl sahalarda birlikte ter döktük. “O zaman beraber nokta koyalım” dedik.

* Hiç tereddüt etmeden düdüğü çalıyorsunuz. Bunun “Alman disiplini” gibi basit bir açıklaması mı var; yoksa his, refleks, engin futbol bilgisiyle mi ilgili?

Almanlar disiplinlidir, doğru. Ama bizim meslekte saygı görmek istiyorsanız kararlı olmalısınız. Fakat bu kararlılığı hayatın başka alanlarına yansıtamadım.

* Ne gibi? “Sarışın mı, esmer mi” gibi mi?

İlk günden bütün sırlarımı vermeyeyim. İşimin aksine, özel hayatımın ciddiyetsiz olması için çabaladım. Tabii sorumluluk duygumu kaybetmedim.

* Nasıl olsa artık hakem değilsiniz, Türk halkının da ağzı sıkıdır, soruyorum: A takımı çok iyi oynuyor, faul yapmıyor ama gol atamıyor. B takımı hiç centilmen değil ama attığı, kaleye giriyor. Hafiften A’yı kayırdığınız oldu mu?

Hiç yapmadım. Çok sık duygu patlaması yaşayan bir insanım, ama tarafsızlığın bir kere bile belli olursa insanların bakışı değişir.

"YEŞİL SAHADA KİMSE TANRI DEĞİLDİR"

* Artık futbol sadece futbol değil. Sponsorluklar, reklamlar derken inanılmaz paralar dönüyor. Ve hakemin bir düdüğü her şeyi değiştirebiliyor. Hakem Tanrı mıdır?

Futbolcu bir sonraki hafta iyi oynayıp telafi eder, ama hakemin kararları bir kulübün geleceğini etkiler. Bu tabir futbolcu için de kullanılır, son dakikada galibiyet golü attığında mesela. Ama hakem kesinlikle Tanrı değildir. Sahada kimse Tanrı değildir.


* Yeni tartışmalar var: Altı hakem olsun mu, teknoloji futbolla iç içe girsin mi? Siz ne diyorsunuz? İngiltere’nin verilmeyen golü verilir miydi bu durumda?

Almanya’da bu konularla ilgili en yoğun çalışmayı yapan eski hakemlerden biriyim ama bunları şimdiden konuşmak sadece kafa karıştırır. Almanya-İngiltere maçında beşinci hakem golü görebilirdi de görmeyebilirdi de. Aynı şey dört saat sonraki Arjantin-Meksika maçı için de geçerli. Teknoloji-insan karışımının iyi tutturulması gerekir.

* Hangi dünya derbisini yönetmek isterdiniz; Boca Juniors-Liver Plate, Roma-Lazio, Celtic-Rangers, Madrid-Barcelona? Fenerbahçe-Galatasaray da bu listede ama onu sormuyorum artık.

Hepsi acayip maçlar, ama Celtic- Rangers ilgimi çekti.

* Kamerunlu Foe sizin yönettiğiniz maçta kalp krizi geçirip öldü. Ne hissettiniz?

Önce şunu söyleyeyim; Almanya’da kimsenin sormadığı bu soruyu, Türkiye’de benimle her tanışan merakla sordu. Hayatımın en ağır olayıydı. Tabii ki benim hatam değildi ama bu olay futbola bakışılı değiştirdi; o güne kadar futbol benim için pozitif ruhtu. Maçtan 10 dakika sonra duydum. “Neden futbolcu, hakem olunur” dedim içimden. Altı ay boyunca her bitiş düdüğünde aklıma geldi. Bunu yaşadığım hiçbir olayla karşılaştıramam.

"MESUT ARDA'DAN DAHA ŞANSLI OLABİLİR"

* İngiliz futbolcu Gary Lineker “Futbol çok basit bir oyundur, Almanlar kazanır” demişti yıllar önce. Öyle midir?

Söylediği, İngiltere-Almanya maçları için geçerli. Bakınız son Dünya Kupası maçı. Yoksa İspanya değil Almanya şampiyon olurdu.

* Şampiyon İspanya’ya elendiniz ama...

Futbolda sonsuz başarıya inanmıyorum. Almanya 1998, 2000 ve 2004’te kötüydü. Şimdi gençlerle tekrar başarı yakaladı. Kaptan Ballack sakatlandı, kadroya bile giremedi. Ona rağmen, turnuvanın en güzel maçları Almanların oynadıklarıydı.

* Bu arada, daha önce hiç olmadığı kadar yabancı asıllı futbolcu var Alman Milli Takımı’nda; Türk Mesut, Ganalı Boateng, Polonyalı Podolski...

Buna Almanya’da kimsenin kafa yorduğunu zannetmiyorum. Kendini Alman gibi hisseden herkes milli takımda oynar. Ayrıca Mesut’un Alman Milli Takımı’nda olmasından dolayı mutluyuz.

* Nasıl buluyorsunuz onu?

Dünya çapında bir yıldız olabilecek tüm özelliklere sahip. Üstelik de yolun başında. Ama gençler bazen yükü taşıyamıyor ve varken yok olabiliyorlar.

* Arda, Almanya’da Türkiye’de olduğundan daha mutlu ve başarılı olur muydu?

Sorunlarını tam olarak bilmiyorum ama Almanya’da basın buradaki kadar futbolcuların üzerine gitmiyor. Mesut daha şanslı olabilir. Çevren ne kadar düzgün olursa o kadar başarılı olursun.

* Türkiye’ye gelmeyi neden istediniz?

Türk futbolu her zaman ilgi alanımdaydı. Ama iş aramıyordum. Burada çalışmak benim için çok sıradışı bir deneyim olacak. Duygusal açıdan Almanya’dakinden çok farklı bir taraftar var. Hakem olarak değil de, farklı bakış açısıyla büyümüş biri olarak Türk futboluna renk getireceğimi düşünüyorum. Ama “Neden burası” dersen; karşılıklı güven. Burada olduğuma çok memnunum.

"ÇAPKINLIK YAPMAM"

* Dünya Kupası’nda Özbek hakem bile vardı, Türk yoktu. Neden?

FIFA’nın listesine girdikten beş yıl sonra büyük maçlar veriliyor. Geçen sene bir Türk hakeme UEFA yarı finali verildi. Bu devam edecek. Özbek hakem kusursuzdu ayrıca.

* Türk hakem arkadaşınız var mı?

Benim gibi bir insanın asla dostu olmaz. Şaka şaka, artık olacak. Turkcell Süper Lig bence Avrupa’nın en büyüklerinden ve her iyi ligin iyi hakemlere ihtiyacı var. Hakemlere güvenin ve toleranslı davranın, başarı gelecektir.

* Bizde futbolcular her kritik karardan sonra hakemin etrafını sarar. Maçtan sonra TV programları epey hararetli geçer.

Bazen bir işe hiçbir ayrıntı bilmeden başlamak daha iyidir.

* Yabancı transferler Boğaz, gece hayatı ve güzel kadınlara çabuk kapılıyor...

Pazartesi yayına gelip salı dönüyorum. Hem istesem de yapamam, hem çapkın değilim. Ama hiç bilemezsin bu işleri değil mi?


Kaynak:Habertürk

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder