Onlar Türk tenisinin 1 numaraları. İkisi de çok fedakârlık yaptı, zorlu yollardan geçti, İstanbul’da tutunabilmek için çok emek harcadı. Şimdi karşılığını alıyorlar. Dünya sıralamasında daha önce hiçbir Türk tenisçinin ulaşamadığı noktaya geldiler. Marsel İlhan erkeklerde en iyi 100 tenisçinin arasına girmenin eşiğine geldi. Çağla Büyükakçay ise kadınlarda ilk 200’deki ilk ve tek Türk tenisçi.
MARSEL İLHAN
2011’DE EN İYİ 50 TENİSÇİDEN BİRİ OLMAK İSTİYOR
Neredeyse üç yıl önce ilk röportajımızı yapmıştık Marsel İlhan’la. Büyük bir ulusal gazetenin onunla yaptığı ilk röportajdı bu. Heyecanlı ve daha önemlisi umutluydu. İstanbul’da kurduğu yeni yaşamdan, tenisteki geleceğinden umutluydu. “Gelecek hafta dünya sıralamasında 350’nciliğe çıkacağım” diyordu gözleri parlayarak. 2007’ye Profesyonel Tenisçiler Birliği (ATP) sıralamasında 700’lerde başlamış genç bir tenisçi için bu büyük bir sıçramaydı. Henüz Türkiye’de çok az kişi ismini biliyordu.
Aradan üç yıl geçti. Marsel İlhan (23) Türkiye’de tenisi tanıtan bir numaralı isim haline geldi. Hülya Avşar’ın bile önüne geçti bu konuda! Şaka bir yana, öyle 700’lerde ya da 300’lerde değil artık. Birkaç aydır dünyanın en iyi 100 tenisçisi olmanın eşiğinde.
Artık öyle ufak kasabalardaki 25-50 bin dolar ödüllü turnuvalarla yetinmiyor. Sıralamasının gerektirdiği şekilde, milyon dolar ödüllü Masters serisine katılıyor. Bir yandan da grand slam turnuvalarında boy gösteriyor. O günlere nazaran çok daha iyi imkânlarla seyahat ediyor. Bir kere, yalnız değil. Beş yıldır antrenörlüğünü yapan Can Üner her daim yanında. Menajeri Cem Bayram da bazıturnuvalarda onlara eşlik ediyor. İstanbul’a döndüğünde ise Yeşilyurt Spor Kulübü’nün kortları hep hizmetinde, fizik kondisyoneri emrine amade.
“Üç yıl önceye göre ne fark var” sorusuna, “Aslında küçük farklar var” diye başlayarak yanıt veriyor: “Kortta daha hareketliyim. Servislerim biraz daha hızlı. En önemlisi de,
uzun süren maçları kaldırabilecek bir dayanıklılığa kavuştum. Kazandığım 5 setlik maçlar bunun açık bir kanıtı.”
İLK 100’E GİRMESİ AN MESELESİ
Bir de tabii sponsor konusu var. Bu yıla kadar Can Üner elinde dosyasıyla kapı kapı
dolaşıp sponsor adaylarını ikna etmeye çalışıyordu. 2010’un başında Turkcell ile bir
yıllık anlaşma yaptılar. Bu sayede dünya sıralamasında ilk 150’ye girince, 50 bin TL’lik
bir ödüle hak kazandı. İlk 100’e girerse bu sefer de 75 bin TL alacak.
Can Üner, öğrencisi Marsel’in aşama aşama ilerlemesinden gayet memnun: “İlk 100’e doğru sindire sindire ilerliyor. Belki bu hedefe daha erken ulaşsa ilk 100’de tutunamayacaktı. Daha önce hızla ilk 100’e girip sonra sıralaması aynı hızla düşen çok isim gördük. Marsel’in onlardan biri olmasını istemiyorum.”
Marsel perşembe günü bir aya yakın sürecek Kuzey Amerika seyahatine çıkıyor. Önce Cincinnati, sonra Montreal’deki Masters serisi turnuvalarının elemelerine katılacak. Ardından yine ABD Açık. Bu üç turnuvada alacağı sonuçlar Marsel’i 80 ila 90’ıncılığa taşıyabilir.
Ama asıl büyük hedef 2011’de diyor Can Üner: “Kasım ve aralıkta yoğun bir yükleme
programı uygulayacağız. Gerekirse dünyada ilk 100’de yer alan bir antrenman partneri
getireceğiz. Gelecek yıl hedefimiz Marsel’i ilk 50 arasına çıkarmak. Düşünün, dünyanın en iyi 50 tenisçisinden biri olacak!”
BİR GRAND SLAM İZLEDİ VE HIRS YAPTI
Marsel İlhan, her profesyonel tenisçinin rüyasını gerçekleştiriyor: Grand slam turnuvalarında oynuyor. “İlk kez 2008’in ocak ayında Avustralya Açık’ı seyrettim. Gerçekten grand slam turnuvalarında bambaşka bir ortam var. Kalabalık nedeniyle bir korttan diğerine bile zor gidiyorsunuz” diyor İlhan. İki yıl öncenin seyircisi Marsel geçen yıl Wimbledon elemesinde yine kaybedince hırsından ağlayacaktıadeta. Üst üste kaybettiği beşinci eleme maçıydı. Asla vazgeçmedi. Daha da hırslandı. Nihayet kısır döngüyü ağustos ayında New York’ta ABD Açık’ta kırdı. Elemeleri geçmekle kalmadı, birinci turda da Belçikalı Rochus’ü 3-2 yenmeyi başardı. Aynı başarıyı bu yılın başında Avustralya’da tekrarladı. Wimbledon’da yine ikinci turu gördü. Üstelik iki maçta 42 ace atmayı başardı.
ÇAĞLA BÜYÜKAKÇAY
ANTRENÖRSÜZ ZAFERDEN ZAFERE KOŞUYOR
Adana’dan İstanbul’a gelen o çekingen küçük kız gitti artık. Onun yerinde çok daha olgun, çok daha tecrübeli bir Çağla var. Çağla Büyükakçay (21) geçen yılın başında
devraldığı “Türkiye’nin 1 numaralı kadın tenisçisi” bayrağını sımsıkı tutuyor. 2009’un haziran ayında Kadınlar Tenisçiler Birliği (WTA) dünya sıralamasında 293’üncülüğe
yükselip İpek Şenoğlu’nun rekorunu kırmıştı.
Tam da Alaattin Karagöz’den ayrılıp antrenörsüz kaldığı bir dönemde bunu başarması biraz şaşırtıcıydı ama Çağla bu geldiği noktayla yetinmedi. Turnuvadan turnuvaya koşmayı sürdürdü. Geçen haftaki WTA dünya sıralamasında 187’nciliğe kadar tırmandı.
Peki nasıl yaptı bu aşamayı? Çağla, iki yıldır çalışmalarını Garanti Koza sponsorluğundaki Clubİstanbul Enka Tenis Akademisi’nde sürdürüyor. Türkiye’de bulunduğu dönemde akademinin olanaklarını kullanıyor. Ama bir önemli faktör de,
bu sezonun başında Avustralya’da yaklaşık iki ay kamp yapmasıydı: “Gold Coast’ta deneyimli antrenör John Banes ile neredeyse günde altı saat sadece tenise yoğunlaştım. Biraz zayıf forehand’imi geliştirmenin yanı sıra bol bol fizik kondisyon
yüklemesi yaptık, esnekliğimi geliştirmek için çok uğraştık.”
SATRANÇ GİBİ OYNUYOR
Çağla, bu çalışmanın meyvelerini mart ayından sonra toplamaya başladı. Özellikle bu yılın bahar aylarından itibaren katıldığı her turnuvadan iyi sonuçlarla döndü. Mayısta Ukrayna’nın Harkiv kentindeki ve sonra da İspanya’nın Valladolid kentindeki 25’er bin dolar ödüllü iki turnuvada şampiyonluğa ulaşması hem sıralamada büyük bir sıçrama yapmasını, hem özgüveninin daha da artmasını sağladı.
Maçtaki her vuruşu bir satranç hamlesi gibi oynayan, her sayıyı önceden düşünerek topa vuran bir Çağla geldi: “Yaşımın da ilerlemesiyle rakibimi çok daha iyi analiz edebiliyorum. Bir de tabii özgüvenimin artmasıyla hiçbir maçı bırakmıyorum.” Bunu İstanbullu tenisseverler bu hafta kendi gözleriyle gördü. Enka Kulübü kortlarındaki Istanbul Cup Tenis Turnuvası’nın ilk turunda İngiliz Elena Baltacha’nın karşısına çıktı.
Fizik ve tecrübe açısından üstün rakibini iki saati aşkın bir süre zorladı. Belki set alamadı ama maç koptu kopuyor denecek anlarda direnmeyi, rakibini sinirlendirmeyi
başardı. 7-5 ve 7-6’lık sonuçlarla kaybettiği iki set de bu durumu gayet iyi özetliyor.
Çağla, İstanbul Cup’a erken veda etti ama bu yılın kalan bölümünde sıralamadaki yerini korumak için sıkı bir turnuva programı onu bekliyor. “Önce Kazakistan’a sonra da ağustos ayı sonunda Amerika Açık elemelerine katılacağım. Bu benim ilk grand slam turnuvam olacak. İlk 100’e doğru yürüyüşümü hiç bıkmadan sürdüreceğim.”
YILDA 20 HAFTA YURTDIŞINDA TURNUVADA
Profesyonel tenis zor bir dünya. Genç sporcular yılın yarısını evden uzakta geçiriyor. Çağla daha fazlasını feda etti bugüne kadar. 14 yaşında tüm arkadaşlarını ve okulunu bırakıp Adana’dan İstanbul’a taşındı. Bu kadar değil. 2005’te henüz 16 yaşında bu kez okulunu yarıda bıraktı. Diplomasını akşam lisesine giderek aldı. İki yıldır da Marmara Üniversitesi BESYOöğrencisi ama henüz okulun kapısından girebilmiş değil. Bir buçuk yıldır antrenörü olmadığı için kendi başına seyahat ediyor, havalimanlarında ve yollarda çantalarını kendi başına sırtlıyor.
HT CUMARTYESİ / Alp ULUGAY
Kaynak:Habertürk