/ ÖZEL RÖPORTAJ
Elinin hamuruyla ralliye bulaştı ve "Sadece erkekler ralli yapabilir", "Bu kızın altına niye Süper 2000 verdiler" diyenleri susturdu, erkekleri solladı!
BURCU ÇETİNKAYA FOTOĞRAFLARI İÇİN TIKLAYIN
Video için tıklayınız...
Dünya Ralli Şampiyonası'nın 4. ayağı olan Türkiye Rallisi'nde toplam 9 Türk ekibi gaza bastı. Bu ekiplerden birisi Peugeot Sport Türkiye takım pilotları Burcu Çetinkaya-Çiçek Güney ikilisiydi... Ralli gibi zor bir sporda iki bayanı görenler, "Ellerinin hamuruyla erkek işine karışıyorlar" dedi belki ama o ikili en başarılı Türk ekip olarak en güzel cevabı verdi. Burcu Çetinkaya, ralli serüvenini Spor Müdürü Erdem Erol'a anlattı.
Burcu Çetinkaya ralli sporuna 2005 yılında başladı. 2007'den beri Co-Pilotu Çiçek Güney'le başarılşı bir ikili oluşturan Burcu Çetinkaya, ilk olarak 2005 İstanbul Ralli Bayanlar Birincisi , 2006 Türkiye Ralli Bayanlar Şampiyonu ve Çiçek'le ekip olduktan sonra da 2007, 2008 ve 2009 sezonlarında Türkiye Ralli Bayanlar Sampiyonu oldu.
2007'de IRC (Kitalararası Ralli Şampiyonası'nda) Çek Cumhuriyeti'nde N3 sınıfında 2. olarak ilk uluslararası kupalarını aldılar. 2008 sezonunda Dünya Ralli Şampiyonasi'nın bir alt şampiyonası olan "Fiesta Sporting Trophy International" da 8 farklı ülkeden tamamı erkek sporcular arasında sezonu 2. sırada tamamladılar. 2008'de karışık sınıfta "Türkiye Ralli Sinif 3 Birincisi" ve 2009'da da "Türkiye Ralli Grup A Birincisi" ünvanlarını kazanarak erkeklerin arasında kendilerini kanıtladılar.
2010 yılı için; Eurosport Events tarafindan düzenlenen ve Dünya Ralli Şampiyonası'ndan sonra dünyanın en büyük ralli şampiyonası olan IRC (Kıtalararası Ralli Şampiyonası)nda yarışan ilk ve tek 'Türk' ve tüm dünyadaki ilk 'Bayan' ekip olma şansını elde ettiler.
İşte Burcu Çetinkaya'nın Erdem Erol'a yaptığı ve bir solukta okuyacağınız açıklamaları...
“KONUŞANLAR CEVAPLARINI ALDILAR”
-Burcu Çetinkaya dünyaya döndü mü?
Evet, döndü. Zor oldu ama döndü. Hala tam kendimde değilim ama.
-Neler hissediyorsun?
Çok güzel bir duygu. Çok güzel bir başlangıç yaptık. Ama insan hep daha iyisini istiyor. İlk gün çok hızlı başladık. “Kıza niye Süper 2000 verdiler, daha iyi pilotlar vardı” diyenler oldu. Konuşanların hepsi ilk 2 etapta cevabını aldı. Sonra rakiplerimiz de hızlandı. Biz birazcık tempo düşürdük. Yine de bence ilk gün çok güzeldi. İkinci gün biraz sorunlar yaşadık. Biraz daha limiti arttırmaya çalışırken hata yaptık. Sonra tecrübe edinmeye ve yarışı bitirmeye konsantre olduk. Çünkü bu yarış bizim takip edeceğimiz şampiyonanın değil 4-6 Haziran’da Sardunya adasında başlayacak IRC esas bizim şampiyonamız. Ve oraya bu yarışın kilometresiyle gitmek bizim için gerçekten çok önemliydi. 300 kilometre sonunda finişe en iyi Türk olarak girdik.
"TÜRK BAYRAĞINI TAŞIYORUZ"
Dünya Ralli Şampiyonası’nda yarışın ruhu ödülünü de bize layık gördüler. Bunun bütün dünyada videolarını ve fotoğraflarını yayınladılar. Bütün bunlar bizim için, Türkiye’yi tanıtmak adına çok güzel bir sonuç. Harika bir duygu. Türk bayrağını da taşıyoruz. Takımımızın adı Peugeot Sport Türkiye. Burcu Çetinkaya olarak yarışmıyoruz, takım adına yarışıyoruz. Takımın bize verdiği destek de çok önemli çünkü Peugeot Sport Türkiye adına yarışmamıza rağmen Peugeot, Burcu Çetinkaya ve Çiçek Güney ismini ön plana çıkarmakta bize inanılmaz destek oluyor. Önceki takımımızda bu desteği çok fazla görememiştik. O yüzden de bu bizim için çok güzel. Sonuçta insanlar takımları tanımakla beraber insanları da tanımak istiyorlar. Dünya Ralli Şampiyonası’nın en ünlü pilotları mesela Peter Solberg, Sebastian Loeb, hem otomobilleriyle bir bütünler ama aynı zamanda isimleriyle de tanınıyorlar. Çünkü insanlar kahramanlar oldukça bu sporları takip ediyor. O yüzden de Peugeot’nun bize yaptığı yatırım ve verdiği destek bizim için çok önemli. Bu kadar çok destekle yola çıkarken ilk yarışta böyle bir sonuç almak, aslında hedefimiz bu kadar yukarıda değildi tabiî ki, çok güzel bir sonuç oldu bizim için.
Bu iş biraz nankördür, Sardunya adasında daha iyisini yapmamız gerekiyor. Eski usul ralli, adanın altında başlıyor ve 265 km. yukarıda son bitiş noktası. Biz Çiçek’le ilk defa böyle bir ralli tecrübesi yaşayacağız. Takım içinde bence çok zorlu olacak ama keyifli olacak. Sardunya’ya hazırız ama kolay olmayacak.
“KONUŞANLARA SADECE GÜLÜYORUM”
-Niye bu kıza Süper 2000 verdiler şeklinde söylentiler vardı. Farklı bakışlar var mı?
Var tabiî ki. Ama insanlar olayın iç yüzünü bilmiyor. Peugeot Sport, Türkiye takımını kurup da ‘tamam biz bu kızı seçelim, yarıştıralım’ demedi. Biz hep beraber bir ekip olarak, Çiçek, ben, Peugeot Türkiye’nin Genel Müdürü, diğer destekçilerimiz, bizim daha önceden olan sponsorlarımız, Peugeot’nun kendi sinerjisi, hepimiz el ele verdik bir şey kurduk. Ve bunu yaparken de hep birlikte çalıştık. O yüzden hiçbir şey hazır olmadı. Belki bizim çabamız olmasaydı başka biri oturabilirdi o koltuğa. Veya Peugeot Türkiye bize inanmasaydı başka bir şey yapabilirdi. Ama biz bunun için çok çabaladık, isteyen istediğini konuşabilir, hiç çekinmiyorum yani. Onlara sadece gülüyorum.
"İNSAN ÜZÜLÜYOR ETKİKENİYOR"
Ama konuşulduğu zaman insan etkileniyor, üzülüyor tabiî ki. Aslında üzülmekten ziyade hırslanıyor ve cevap verme isteği duyuyor. Ama biz hep Çiçek’le kendimizi tuttuk. Çünkü insanlara verilecek en güzel cevap, laflardan öte yapılabilecek sonuçlar. O yüzden de bu yarışın başında çok konuşmadık. Ama sanırım sonuçlar yeterince cevap oldu zaten.
“FRANSIZ PLAKALI OTOMOBİLLE YARIŞIYOR DİYORLAR”
İnsanlar hep eleştirmeye meraklı. “İşte Peugeot Spor Türkiye, Fransız plakalı otomobille yarışıyorlar. Bu araba Türkiye’nin mi Fransa’nın mı” diyorlar. Aksine şunu söylemeliler. ‘Peugeot gibi bir Fransız markası, Türkiye’de bir Türk ortağı olmamasına rağmen, bütçesinin çok büyük bir kısmını 2 tane Türk kızını tüm dünyada yarıştırmak için kullanıyor, 2 tane Fransız pilotu kullanmak yerine…’ Ve o Fransız markasının üzerine Türk bayrağı konuluyor. Olayın öbür tarafından bakılacağına böyle bakmak lazım. Bugün Türkiye’de maalesef bir Türk markası yok. Maalesef şartlar böyleyken işin öbür tarafından bakmak yerine Peugeot’ya, Fransızlar’a helal olsun demek lazım diye düşünüyorum.
"FRANSIZLAR TÜRK BAYRAĞI OLAN TİŞÖRT GİYDİ"
Biz Dünya Ralli Şampiyonası’nı yaparken 7 tane Fransız mekanikerle birlikte yarıştık ve o 7 Fransız mekaniker üzerinde Türk bayrağı olan tişört giydi. Bu çok önemli. Fransızlar da çok milliyetçidir çünkü. Düşünün ki bütün dünyada çıkan fotoğrafların da üzerlerinde sadece Türk bayrağı taşıdılar. Niye Fransız plakalı demektense, insanların birazcık düşünmesi gerekli.
“2 SENEDİR ALIŞVERİŞ YAPMADIM”
-Başarıyı değil de, başka şeyleri konuşuyoruz. Bunu yaparken de çekememezliği seviyoruz.
Seviyoruz biraz da aslında bu sporun iyi tanıtılmamasıyla da ilgisi var. İnsanlar bizim mutfak arkasında neler çektiğimiz çok yakından bilmiyorlar. Pilotlar çok fazla paralar kazanıyor, ‘oh bir eli yağda bir eli balda’ yarışıyorlar zannediyorlar. Halbu ki öyle bir durum yok. Biz yarışabilmek için gecemizi gündüzümüzü birbirine katıyoruz. Ben her sabah 6’da kalkıyorum, 10 km. yol koşuyorum. 2 tane çok ciddi banka kredisi alıp bu işi yapmaya başladım. Ve hala borç ödediğim için, alış veriş seven bir bayan olarak son 2 senedir üstüme başıma hiçbir şey almaya çıkmadım.
“OH NE GÜZEL KIZA ARABAYI VERMİŞLER”
Bütün bunlara bakıldığı zaman aslında dışarıdan gözüktüğü gibi değil yani. Bu iş için çok emek verip, çok uğraştık. Birçok şeyden de vazgeçtim aslında. Babamın şirketinde çalışıp rahat rahat oturmaktan vazgeçtim. Eğitimimi kullanıp belki çok daha iyi maaş alabileceğim, belki çok daha fazla kazanabileceğim bir işte çalışmaktan vazgeçtim. Ama bütün bu çabaları verirken, fırsatlar ve şansım yaver gitti. Karşıma 2 tane TV programı çıktı. Bütün bunlar hazır gelmedi, bütün bunlar tırmalayarak geldi. Bu yüzden de bunu insanlara anlatmak gerektiğini düşünüyorum. Çünkü anlatılmadığı zaman insanlar bu sporu acayip paralar harcanan ve ‘oh ne güzel kıza arabayı vermişler’ diye düşünüyorlar. Hiç öyle değil. Böyle olmadığını bilirlerse bence daha fazla destek olacaklar.
“TIRNAKLARIMLA KAZIDIM”
-Tüm bu haksızlıklar karşısında üzülüyor musun, sinirleniyor musun, yoksa canın mı acıyor?
Aksine daha çok motive oluyorum, daha iyisini yapmak için. İnsanlara bunu daha çok anlatabilmek için. Bugün Fransa’da Sebastian Loeb’den sonra 2. giden pilot Sebastian Ogier. Ogier çok maddi imkansızlıklar içinde dağda kayak öğretmenliği yaparak hayatını kazanırken sadece 5 Euro verip katıldığı bir yarışma sonunda yaklaşık bin kişi arasından yapılan bir elemede 1. olup, yarış otomobilini kullanmaya başlayıp, daha sonra başarılı olup, şu an Dünya Şampiyonası’nda şampiyonluğa 2. aday olarak gösterilen bir isim haline geldi ve bu işten para kazanıyor. Türkiye’de de bence bu böyle olabilmeli. Benim şansım, bir eğitimim vardı, ailemin bana daha önceden satın almış olduğu bir otomobilim vardı, ben o otomobilimi satıp bu işe başladım. Sonrasında tamamen tırnaklarımla kazıdım.
"RİSK ALDIM"
İlk aşamada ilk adımı atarken elimde olan bir mal vardı, o malı sattım. Bu, başta beni ve ailemi üzdü tabiî ki ama ben böyle bir risk aldım. Bu riski alamayan insanlar da var. Eminim çok yetenekli insanlar da var. Onların arasından bence bir eleme yapılmalı. Ve o insanlardan bir tanesi seçilmeli ve o seçilen insan daha önce yarışmamış olmalı. Çünkü daha önce yarışmış insanlar arasından seçmeler yapıldığı zaman, o zaman sadece bu şansı bulabilmiş insanlar arasından seçme yapıyorsunuz. Bence burada işin özel tarafı, bu işe hiç ulaşamayacağını düşünen ve yetenekli insanları bulmak. Eğer bugün Erzurum’un bir köyünde çok yetenekli bir insan çıkıp bir başarı elde etmeye başlanırsa, insanların motor sporlarına yaklaşımı bence bayağı değişir.
“BEN ÇOCUKKEN DAHA POPÜLERDİ”
-Her ne kadar farklı bakışlara maruz kalsanız bile motor sporlarına çok büyük artı bir değer kattınız.
Bu benim mutluluğum. Bunu hissedebilen insanların olabilmesi beni çok mutlu ediyor. Motor sporlarının Türkiye’de daha çok yayılmasını istiyorum. Ben çocukken Türkiye’de motor sporları daha popülerdi. Ben motor sporlarına aşık olduğum zaman bugün bizi seyreden seyircinin 10 katı daha fazla seyirci vardı. Ben insanların arasında küçük boyumla itişerek Emre Yerlici ile tanışacağım diye babamın sırtına çıkıp öyle dolaşırdım yarışlarda. Gerçi 5 senedir İstanbul’da yapılan bu yarışta o ortamı ben yeniden hissettim.
“HELAL OLSUN, TÜRK BUDUR"
Küçükken çekilmiş videolarım var, o yarışları seyrederken. Ben ilk kez aynı ortamı bu sefer gördüm. Bu beni inanılmaz mutlu etti. Özellikle 12-18 yaş arasındaki çocukların bizi servis alanında tezahüratla karşılaması, yanımıza gelmeleri, 'Burcu abla, Çiçek abla' diye bağırmaları, bütün bunlar gerçekten çok keyifliydi. Arabadan inip onlarla birlikte oturup sohbet ettiğimizde ‘helal olsun Türk budur, diğer pilotlar kafalarını kaldırmadılar, bize bakmadılar bile ama siz insancılsınız, alçak gönüllüsünüz’ dediklerinde benim yaşadığım en mutlu anlardan biriydi. Bence o mesajı verebilmek çok önemli. Rallinin ruhu böyle. Bugün Formula 1’de belli bir para ödemeden, yarış pistine gitmeden, hiçbir şekilde pilotlara yaklaşabilme imkanları bile yok. Seyretmeye gittiklerinde bile pilotla görüşmeleri söz konusu bile değil, yanlarına bile yaklaşamıyorlar.
“RALLİYE AŞIK OLMAMIN SEBEBİ”
Ama rallinin özelliği, halkın içinde olması. Şehrin içinde, köylerin içinde olması ve herkesin bir ralli otomobiline, ralli bir pilotuna yarışın herhangi bir aşamasında yaklaşabiliyor olması. Tabiî ki yarışta bazen kötü geçen anlar olabiliyor, bir an önce gitmeniz gerekiyor, kapıyı kapatmanız gerekebiliyor, çünkü o an geç kalıyorsunuz. O başka bir şey. Ama onun dışında durduğunuz zamanlarda herkes herkesle konuşup, herkes herkese yaklaşabiliyor. Bence bu çok önemli. Çünkü benim karakterim de böyle. Ralliye aşık olmamdaki sebeplerden biri de bu.
“RALLİDE BEN DEMEK YOK”
-Rallini ruhunda bu var dedim. Ve takım ruhu çok önemli. Hiçbir zaman ben demiyorsun, Çiçek’in adını sürekli dile getiriyorsun, ekip diyorsun. Rallinin ruhunda takım olabilmek çok önemli.
Tabiî ki. Biz bu işi Çiçek’le birlikte yapıyoruz. Ben tek başıma yarışmıyorum. Tüm Peugeot Spor Türkiye ekibiyle, mekanikerlerimizle, takım menajerlerimizle birlikte yapıyoruz. Tek başına yapıyorum demek, hem bu işe en az benim kadar emek harcayan insanların hakkını yemek olur. Bazen mekanikerler bizden çok daha fazla yoruluyor. Geceleri 3 saat uykuyla otomobili sabah yarışa yetiştirmek zorunda kalıyorlar. Tüm bunlara bakıldığı zaman ‘ben’ demek çok büyük ayıp zaten. Rallide ben diye bir şey yok.
“UCUZ KURTULDUK”
-Yarış öncesi hazırlıklar apayrı, yarış anı çok farklı. Yarışta nasıl bir ruh haline sahip oluyorsun?
Çok değişebiliyor. Özellikle son 5 senedir yaptığım ilk yarışı saymazsam, en zor yarış buydu. Çiçek benden çok daha sakin bir yapıya sahiptir. Çiçek’le birbirimize baktık ve ‘bu sefer sen de heyecanlısın galiba’ dedim ve ‘evet’ cevabını verdi.
Yeni bir otomobil, evimizde kendimizi kanıtlamamız gereken bir yarış, bütün gözler üzerimizde ve tabiî ki o zaman psikoloji çok daha farklı oluyor. Heyecan çok daha dorukta oluyor. Ama enteresan bir şey, '5-4-3-2-1 Çık' komutu geldikten sonra, bir şey oluyor sanki başka bir boyuta geçiyorum ben. Çiçek de ben de başka bir şey hissetmeye başlıyoruz ve olaydan kopuyoruz. Sadece birbirimize konsantre oluyoruz. İnsanların bağırışları çağırışları, zıplamaları, dış etkenlerin hiçbiri aslında otomobilin içinde etkilemiyor. Ama yarışta aksaklıklar olduğu zaman, insanın psikolojisi çok değişebiliyor. Mesela bu yarışta bir yerde yoldan çıktık, ucuz kurtulduk, bir şey olmadı. Ondan sonraki etapta çok daha gergindim ben. Çünkü kafamda o hatayı niye yaptığımı sorguluyordum. Aynı hatayı yapmadan ve aynı zamanda yavaşlamadı, nasıl devam edeceğim, onu sorguluyordum. Bütün bunlar kafanızda olduğu zaman yarış biraz daha zorlu geçiyor. O yüzden yarıştan önceki hazırlık dönemi çok önemli. O yarışa giderken hangi hedefle yola çıktığınızı bilmek, yarışa girerken hedeflerimize göre kendimizi hazırlamak ve dış etkenlere tamamen kapalı olmak. Bence en önemlisi o. Çünkü her yarıştan önce etapla ilgili laf eden oluyor…
“HER KONUŞANI DİKKATE ALIRSANIZ KAFANIZ KARIŞIYOR”
“O etap çok zor, bu etapta kesin lastik patlatırsın, işte siz bu otomobille daha fazla gazlamayın, siz bu otomobille acayip gazlayın, şimdi insanlara bir şey göstermezseniz kimse sizi bundan sonra dinlemez” diyenler oluyor. İnsanların dinlemeye kalkarsanız eğer o zaman kesinlikle başarılı olmanız mümkün değil. Profesyonel insanlardan bahsetmiyorum, yani genel olarak direk yarışmacıları, etrafınızdaki insanları veya size yorum yapan herkesi dikkate almaya başladığınız andan itibaren insanın kafası karışıyor. O yüzden bence en önemli şey yarış psikolojisinde tamamen hedefe kitlenmek ve dış etkenlere kapalı kalabilmek.
"MORALİMİ DÜZELT, İHTİYACIM VAR"
-Yarışta ‘Eyvah’ dediğiniz anlar oldu mu?
Oldu tabiî ki. Yarışın bitimine son 2 etap kala, çok çamurlu bir etap vardı. O etapta Dani yoldan çıkmış. Çarptığı için otomobil devam edemez durumdaydı. Uzaktan bizi yavaşlattılar. Her etap birileri bir şekilde zaten yavaşlatıyor ve genelde de gereksiz şekilde yavaşlamış oluyorduk. Ben orada okey tabelasını gördükten sonra, gazlamaya başladım. Sonra bir anda karşıma Dani’nin yolda duran arabası çıktı. Yer çok çamurlu olduğu için dokunmak zorunda kaldık. Ve kötü bir yerden, sağ ön tekerden dokundu. Biraz daha hızlı dokunsaydık yolda bırakabilirdi. O an hakikaten geri vitese almadan, arabanın yürüyüp yürümeyeceğine emin olmadan önce ‘eyvah’ dedim içimden. Hakikaten dedim. her şeyin bittiği an gibi geliyor. Arkadan da Burak Çukurova yaklaşıyordu. Bir de orada kaybedeceğimiz vakti düşündüm. Bir sürü kötü duygu bir aradaydı. O etaptan çıktığımızda gerçekten kötü hissediyordum kendimi ama servise gelebildik, başarabildik. O sırada Çiçek’in bana desteği oldu. ‘Moralimi düzelt, ihtiyacım var’ dediğimde o da bana ‘yapabilirsin hadi’ dedi. Bir şekilde kenetlendik ve yaptık.
“BİRBİRİMİZE SARILIP AĞLADIK”
-Yarış bitti ve otomobilden indiniz.
Birbirimize sarılıp ağladık. O da kadın farkı herhalde. Gözyaşı geldi.
“GEREKSİZ KÖTÜ YORUM MORALİNİZİ BOZUYOR”
-Yarış öncesiyle yarış sonrası söylenenler, neler yaşattı size?
Yarış sonrası ilk başta iyi bir sonuç aldığınız zaman mutlu oluyorsunuz. Sonra daha iyisini yapmak için ne yapabilirimi sorgulamaya başlıyorsunuz. Bence insanların yorumlarından ziyade kendi kendini değerlendirmen çok daha önemli. Çünkü insanlar gereksiz şekilde iyi yorum da kötü yorum da yapabiliyorlar. Gereksiz kötü yorum, sizin haddinden fazla moralinizi bozuyor. Gereksiz iyi yorum da hak etmediğiniz bir başarı gibi sizi şişiriyor. Halbuki gerçekleri görebilmek, gerçek başarı için önemli. Gerçekten biz bu yarışa çok iyi başladık. Gerçekten inanılmaz bir ilk 2 etap sonucu yaptık ve bütün dünya bunu gördü. Ondan sonraki etaplarda ama özellikle 4-5 etap var ki olması gerekenden fazla yavaşladık. Bu sorunu çözmemiz gerekiyor. Ve daha hızlanmak için, hataları azaltmak için ne yapmamız gerektiği üzerine çalışmamız gerekiyor. Bu gerçekleri görüp değerlendirmek önemli benim için. Şu anda o aşamadayız.
“KAMERALAR KARŞISINDA AĞLAMAM”
-İnsanlar dışarıdan bakıyorlar, Burcu Çetinkaya, bir marka, tanınıyor. Peki Burcu Çetinkaya kimdir, nasıl birisidir? Motor sporlarına b izim ülkemizde erkek sporu olarak bakılır, erkek hobisidir, ama insanlar bakıyorlar yarış arabasının içinde 2 bayan var. Bu işe kadın eli değdi ve bu kadınlar başarılılar. Sen kimsin?
Aslında sen kimsin sorusunun cevabı bana yaklaşan insanlar için çok zor değil. Uzaktan farklı gözüküyor olabilir ama ben içi dışı bir olan insan oldum. Televizyonlara farklı bir yüz takınmadım hiçbir zaman. Tabiî ki ağlayacağım zaman karşımda bir kamera varsa tabiî ki ağlamamayı tercih ediyorum ama genel olarak davranışlarım değişmiyor. O yüzden ben kimsen oyum zaten. Benim hayatta inandığım değerler var. Alçakgönüllü olmak…
Yapılan ne iş olursa olsun insanların yapılan işe saygı duyulması gerektiği…
Bütün bunlar benim için çok önemli değerler. Benim hayatım aslında bu çerçevede ufak mutluluklar üzerine dönüyor.
“HEDEFLERİM VE HAYALLERİM BENİ MUTLU EDİYOR”
Hayatta acayip para kazanayım, herkes beni tanısın peşinde koşan bir insan değilim. Hep bir hedefim ve hayalim oldu. Ve hedeflerim ve hayallerim beni mutlu ediyor. Bu hedef ve hayallere giderken, insanları çiğnememek, hata yapmamak, insanları ezerek değil de gerçekten çalışarak çabalayarak oraya gitmek.
“GÜÇLÜ OLMAYI SEVİYORUM”
Bütün bunlar benim için çok önemli. Ben genel olarak hiperaktif, yaptığı işe aşık, bakıldığı zaman genelde çok hümanist, insanları ve hayvanları seven, doğaya zarar vermekten hoşlanmayan, ama aynı zamanda çok inatçı olabilen ve inandığı şeyler uğruna galiba sonsuz bir savaşma gücü olan bir insansım.
Genelde güçlü olmayı seviyorum. Güçlü kadınları ve erkekleri seviyorum, güçlü insanları seviyorum. Bu fiziksel güç olmak zorunda değil. Karakter olarak ne istediğini bilen, bütün insanları seviyorum. Ve etrafımda böyle insanların da olmasını seviyorum.
“KAÇMAYI SEVDİĞİM YERLER”
-Hayatında motor sporlarının dışında ne var?
Ben yarış dışında ve yarışa konsantre olduğum zamanlar dışında mümkün olduğunda motor sporlarından uzak durmaya çalışıyorum. Spor hayatımın çok büyük bir kısmını alıyor. Sporu doğayla iç içe yapmayı tercih ediyorum. Belgrad ormanları en sevdiğim yerlerden biri, sürekli koşuyorum. eski co pilotum Nehir Yılmaz’ın Karaaslan Kamping tesislerinde Yuvacık Barajı’nın orada bir tesisi var. Atv kiralıyor. Orası çok sevdiğim, kaçmayı sevdiğim yerlerden biri.
“SABAHLARA KADAR OKEY OYNAMAYI SEVİYORUM”
İstanbul’un kalabalığının olmadığı ama aynı zamanda Karadeniz insanıyla dolu olan acayip keyifli bir köy ortamı. Orada sabahlara kadar kahvede okey oynamayı seviyorum. Yabancı dil öğrenmek, yabancı dil konuşmak beni çok mutlu eden şeylerden biri. Sinemaya gitmeyi seviyorum. Dans etmeyi çok seviyorum. Gece çıkmaktan çok keyif almıyorum ama eğer Latin dansları veya dans edebileceğim bir yer varsa ki bu düğüne gidip göbek atmak da olabilir, hiç fark etmez. Dans etmek beni çok fazla mutlu eden şeylerden biri. Ben hayatı dolu dolu yaşıyorum ve mutlu oluyorum.
“ÇOCUKKEN FUTBOLU ÇOK SEVİYORDUM AMA…”
-Spor dendiği zaman insanların aklına ilk önce futbol gelir. Futbol senin için ne ifade ediyor?
Futbol benim için aslında küçükken çok sevdiğim bir spordu. Sonra yaptığım sporlardan beni uzaklaştırdığı için ve belki de biraz tepkili olduğum için çok uzun bir süre futboldan uzak kaldım. Hiç futbol maçı seyretmedim, gitmedim. Fakat Bloomberg HT TV’de Sporaktif programını yapmaya başladığımdan itibaren, takip etmek zorunda olduğum için seyretmeye ve sevmeye başladım, çok enteresandır.
“KOYU BURSASPORLUYUM, ŞAMPİYON OLSUNLAR İSTİYORUM”
Aslında sevmeye başlamamdaki en önemli etkenlerden biri, şuana kadar bir takımı tutmakla ilgili çok koyu değildim hiçbir zaman. Şu takımlıyım bu takımlıyım diye konuşurdum, bir Fenerbahçeli, bir Galatasaraylı, bir Beşiktaşlı’yım derdim. Her sene de bir takım değiştirirdim falan ama bu sene Bursasporlu’yum ve koyu Bursasporlu’yum. Futbolu yakından takip ediyorum. Ve gerçekten de Bursaspor’un şampiyon olmasını istiyorum. Maçlarını da sonuna kadar takip ediyorum. Futbolu çok sevmeye başladım. Herhalde bundan 5 sene önce ‘futbolu çok seveceksin deseler’ hayatta inanmazdım.
-Bursaspor’un başarısı seni niye etkiledi de Bursasporlu oldun?
Bir Anadolu takımı olduğu için, Bursa’yı çok sevdiğim için. Yapı olarak, altyapıdan yetişen futbolcularla bir yere gelindiği için, tarzı olarak kendi içinde bir şeyleri halledebilen bir takım olduğu için, Bursaspor’u yaptıkları açısından takdir ettiğim için Bursaspor’u çok seviyorum.
-Kendinden bir şeyler mi buldun Bursaspor’da?
Biraz evet. Öyle.
“ÖNÜMÜZDE KOCA BİR ŞAMPİYONA VAR”
-Bundan sonra…
Bundan sonra koca bir şampiyona var önümüzde, 7 yarışlık. Hiç de kolay değil. Özellikle asfalt olan yarışlar inanılmaz zor. Asfalt tecrübemiz zaten çok fazla yok. Hele bir de Süper 2000 gibi bir otomobilde hiç yok. Çok zor olacak.
“ÖNCE İŞİME AİTİM AMA BENDE BİR KADINIM”
-Bunun sonu neresi?
Bunun sonu neresi bilmiyorum yani. Şu anda merak etmiyorum. Bir hayalim var… Dünya Şampiyonası’nda derece elde etmek. Oraya ulaştıktan sonra ben de normal bir hayat, aile, çocuk öyle şeyler isterim yani.
Sonuçta bende bir kadınım. Hayatın o tarafını çöpe atmak istemiyorum. Önce hedeflerim var, önce işime aidim. Sonrasında belki 5-6 sene, belki 10 sene sonra düşünebilirim. Şu an iş benim için ön planda, çünkü bir hayalim, hedefim var. Buna konsantre olmak zorundayım. Buna bu denli konsantre olmazsam, şu geldiğimiz noktaya zaten gelemezdik. Ama sonrasında işin, insanın hayatının önüne geçmemesi gerektiğini düşünüyorum aksine. Çünkü benimki biraz işten ziyade iş ve hedef, ikisi bir arada. Ama normal bir iş hayatına devam etmeye başladığım zaman insanın mutlaka kendine ayıracak bir zamanının olması lazım. Ve hayatı paylaştığı insanlara ayıracak zamanının olması lazım. O yüzden de profesyonel yarışmayı bıraktığım dönemde, birazcık daha sakin bir hayat isteyeceğime eminim. Ama hiçbir zaman kopamam, çünkü ben evimde oturayım, çocuklarım, olsun çocuklarıma kocama bakayım, öyle bir hayat tarzı bana göre değil. Çünkü ben yaşamdan, dışarıdaki günlük hayattan, ufak mutluluklardan beslenen bir insanım, diğeriyle çok mutsuz olurum diye düşünüyorum.
TEK RAKİBİM THY!
-Sponsorlarından bir tanesi Türk Hava Yolları. Otomobilinin üzerinde de THY ile ilgili esprili bir yazı var.
Tek rakibim Türk Hava Yolları yazıyor. Ufak yazıyor. Esas olarak Türk Hava Yolları yazıyor. Bu Türkiye’de çok kullanılan bir espri aslında. Çok da sempatik hale gelmiş. O yüzden biz bu yola çıkarken, THY ile görüşmeye gittiğimizde bunu dosyamıza koymuştuk. Bizim için çok keyifli bir şeydi. Tabii ki THY’ye rakip olmak zor. THY gibi bir firmanın desteğini almak çok güzel.
“UFAK BİR BÜTÇE AÇIĞIMIZ VAR”
-Bu işin ekonomik boyutunu aşmak için sponsorlara ihtiyacın oluyor. Ve bundan önce sponsor konusunda sıkıntılar yaşadığını biliyoruz. Bu son dönem sıkı sponsorlar nasıl bir araya geldi?
Son dönem sponsorlar bir araya geldi ama hala bütçe açığımız var. Biraz ite kaka, son dakika herkes elele verdi, bir şey yapıldı ama az kaldı, ufak bir bütçe açığımız var. Onu da inşallah halledeceğiz. Onu halledemezsek, hazırlık sürecinde eksiklerimiz olacak. Onun da olmasını istemiyorum, çünkü gerçekten yarışlara girmek değil, o yarışlardan önceki hazırlık süreci de çok önemli.
-Ve masraflı bir süreç değil mi?
En azından yarış kadar masraflı bir süreç.
"KAZANMIYORUM AMA KAZANABİLİRDİM"
-Cebinden gidiyor mu?
Bu sene cebimden gitmiyor. Gidecek bir şey kalmadı çünkü. Ama kazanıyor muyum, hayır. Kazanabilir miydim, evet. Yatırım yapmasaydım geleceğe, eğer bu işi para kazanmaya yönelik bir aktivite olarak görseydim, bu sene hayatımı idare ettirecek bir parayı motor sporlarından kazanmış olabilirdim. Ama kazanmıyorum. Çünkü gerçekten çıktığımız yolda inanılmaz bir kapı açtığımı düşünüyorum. Burada o 3 kuruşu cebe atmaktansa gerçekten hakkını verip doğru ve iyi bir sonuç elde etmeye çalışmanın önümüzdeki seneler için daha doğru olduğunu düşünüyorum. Şanslıyım çünkü tv programlarım var hayatımı oradan kazanıyorum. Hayatımı oradan kazanabiliyor olmasaydım, başka bir iş yapmaya çok müsait değil çünkü motor sporları, o zaman belki hayatımı mecburen motor sporlarından kazanmak zorundaydım. Ama şu an için böyle bir lüksüm olduğu için, şu an motor sporlarından kazanma ihtimalim olduğu parayı sponsorlarımı biraz daha yarış yapmaya kullanmaya ikna ederek kullandım. O yüzdende şu an kazanmıyorum.
"KORKMUYORUM, KORKSAM YAPAMAM"
-Tehlikeli bir spor ama tehlikeli olduğu kadarda güvelik donanımları üst düzeyde tutulan bir sporla uğraşıyorsun. Endişe duyuyor musun?
Duymuyorum, korkmuyorum. Korksam yapamam zaten. Dua ediyorum. Tabiî ki motor sporları tehlikesiz denemez. Ama öyle acayip bir tehlikesi yok. Dengeli ve doğru bir şekilde adımlarınızı atarsanız, iş tamamen olayın dengesinde bitiyor. Bizde o dengeyi kaybetmemeye çalışıyoruz. Alkol içmiyorum, sigara kullanmıyorum, hayatıma dikkat ediyorum, sigara kullanmıyorum. Bütün bunlarda o dengeyi korumakta bana çok yardımcı oluyor.
"DOĞRU ADRES VOLKAN IŞIK"
-Motor sporlarına meraklı çok genç var. Mutlaka senin başarılarından sonra bu spora meraklı ve yapmak isteyen bayanlar artmıştır. Nasıl yol gösteririsin onlara?
İnsanlar en iyi kendi izlediği yolu en iyi bilir, bende kendi izlediğim yolu tavsiye edeceğim. Öncelikle yarış seyretmeye gelmeleri lazım. Bu camianın içine girmeleri, ortamı görmeleri, insanları tanımaları, önlerinde açılabilecek kapıları açabilmek için önce o kapıları görmeleri lazım.Ondan sonrasında eğitim için en doğru adres, Volkan Işıkla Ralli İçin Eğitim seminerleri. Surusteknikleri.com sitesinden bütün seminerlerin tarihlerini bulabilirler. Ben Volkan Işıkla başladım, bence Türkiye’deki en iyi eğitmen Volkan Işık. Bence gidilmesi gereken yerde orası. Bu işe başladıktan sonra çok mücadele gerektiriyor. Burada yapabileceğim en büyük tavsiye mücadeleyi bırakmasınlar. Hayır cevabı aldıklarında da sponsor bulamadıklarında da kopmasınlar, devam etsinler.
"SOKAKLARDA YARIŞMAK YANLIŞ ADRENALİN"
-Gençler geceleri belli saatlerden sonra otobanlara çıkıp yarış yapıyorlar. Bu gençlere tavsiyen ne olur?
Çok üzüldüğüm bir şey bu benim. Ve ben bunu hiçbir zaman yapmadım. Şunu yaptım, bilinçsiz otomobil kullandım. Gazlama hırsını, yarışarak değil de yolda hızlı giderek yapmaya çalıştım, çok kaza yaptım. Yarışmaya başladığım 2005 yılına kadar ehliyet aldığım 6 sene içerisinde çok kaza yaptım. Sokaklarda yarışanlar gerçekten çok üzücü bir şey yapıyorlar. Sokaklarda yarışabilmek için o ortamı o hale getirebilmek için inanılmaz paralar harcıyorlar. O harcadıkları paralarla yarışa girebilirler, çok daha fazla keyif alırlar. Bu işi profesyonel boyuta da çevirebilirler. Ve en azından etraftaki insanların canlarını tehlikeye atmazlar. Evet dışarıdan bakıldığında çok albenili bir dünya. Ama içi boş bir olay, o noktadan sonra, oradaki adrenalin çok yanlış bir adrenalin. Her şeyden önce insanların hayatını tehlikeye atan bir adrenalin.
"ÜSTÜME KIRDI, BENDE RALLİCİYİM DEDİ"
-Caddelerde bulaşan oluyor mu?
Çok olmuyor ama bazen bende ralliciyim deyip üstüme kıran oldu. Karşı şeritten geliyordu, benim şeridime doğru üstüme kırdı, camını açtı 'bende ralliciyim ne haber' dedi. Espritüel olarak algılamak istiyorum, bende güldüm zaten. Herkes rallici olabilir. Bu arada beni geçebilecek çok fazla insan vardır. Hiç asla öyle bir iddiam yok. Genelde gelip şimdi sen benden daha iyi bir şoför müsün diyorlar. Ben senin nasıl bir şoför olduğunu bilmiyorum diye cevap veriyorum. Sadece ben bu işe çok emek verdim ve bir yere getirdim. Aynı şekilde emek veren herkes aynı yere gelebilir yani.
-Sponsorlarına teşekkür alalım son olarak.
Türk Hava Yolları'na bir hayalimi gerçekleştirdiği için, 'tek rakibim THY' diyebilmek ve 'THY benim sponsorum' diyebilmek, yurt dışında her zaman anlattığım, en sevdiğim hava yolu şirketi olan, bir yerden bir yere giderken başka bir havayolu şirketiyle uçtuğum zaman yemeklerini yiyemeyip, özlediğim, benim 2. evim gibi THY. Özellikle son 3 sene içinde. Peugeot Sport Türkiye her şeyden öte uzun bir aradan sonra Türkiye’de motor sporları takımı kurdular ve bunu bizimle yaptılar. Özellikle Peugeot Genel Müdürü Jean Pierre Vieux’a özellikle bana inandığı için. Red Bull bundan 3 sene öncesinde ulaşmaya çalıştığım, ‘biz ancak uluslararası başarı göstermiş insanlara sponsor oluyoruz’ diye bana geri dönen ve uzun bir süre sponsorluk talebime hayır cevabı vermiş bir firmaydı. 2 sene önce sponsor olmaya başladılar ve çok komik ve ufak bir şekilde başladı bu sponsorluk. Ama çok hızlı büyüdü ve Red Bull’un sponsorluğu dünyada çok başarılı sporculara sponsor oldukları için sadece verdikleri destekle kalmıyor aynı zamanda imaj olarak da diğer markaların önünde inanılmaz bir katkı sağlıyor. O yüzden çok özel. OMP tulumlarımızı yapan marka. Yarışmaya başladığım zaman Fiat takımın tulumlarına hep özenirdim. Onların isimleri yazardı tulumların üzerinde, biz oradan buradan bulup bir tane onunla yarışırdık. Şimdi benimde ismim yazıyor tulumumun üzerinde. Her ne kadar Burcu yerine Burku yazmış olsalar da (Gülüyor). Yokohama lastikleri sponsorumuz. Ben her zaman Japonların teknolojisine hayran oldum ve özelliklede IRC’de şu ana kadar şampiyonanın sponsoru olmalarına, ellerinde inanılmaz bir reklam imkanı olmalarına rağmen, hiçbir otomobili Yokohama lastikleriyle yarıştırmayan Yokohama ilk kez bu sene bizimle birlikte IRC’de yarışan tek Yokohama lastikli otomobili çıkarmış oluyor. Total zaten Peugeot ile birlikte paket program. İnanılmaz uluslararası basında yer alacak fotoğraf çekimleri yaptı. Eldiven üreticisi Ansell bundan 3 sene önce Belçika’da tamamen Belçika şampiyonası yaparken o şampiyonanın sponsoruyken bize destek vermeye başladı. Birde tabi Peugeot finans bizi yalnız bırakmadı yarışlarda. Ve en son olarak da Cepko, otomobillerimizi oradan oraya taşımak hiç kolay bir şey değil. Hepsine ayrı ayrı teşekkür ediyorum.
PEUGEOT SPORT TÜRKİYE YARIŞ TAKVİMİ
4-6 Haziran Sardunya Rallisi (IRC) İtalya
24-26 Haziran Ypres Rallisi (IRC) Belçika
15-17 Temmuz Açores Rallisi (IRC) Portekiz
5-7 Ağustos Madeira Rallisi (IRC) Portekiz)
27-29 Ağustos Barum Rallisi (IRC) Çek Cumhuriyeti
23-25 Eylül San Remo Rallisi (IRC) İtalya
15-17 Ekim İskoçya Rallisi (IRC) İngiltere
Kaynak:Habertürk
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder